Begüm Nur Alkış
25/07/2017
2017 yılı beklentileri
Hedefler
Fırsatlar ve riskler
Piyasa öngörüleri
10 yıldır sektörde faaliyet gösteren ve portföy büyüklüğü 2 milyar TL’nin üzerinde olan İstanbul Portföy’ün hedefinin ilk aşamada 5 milyar TL’lik portföy büyüklüğüne ulaşmak. “Hedefe ulaşmada BES tebliğindeki değişikliklerin yardımcı olacağına inanıyoruz” diyen İstanbul Portföy Genel Müdürü Burak Üstay ile 2017 yılına dair beklentileri, fırsatları, riskleri ve piyasa öngörülerini besanaliz.com’da konuştuk.
1991 yılında finans piyasalarında görev yapmaya başladım. Türk Ekonomi Bankası Sermaye Piyasaları bölümünde başladığım finans piyasaları tecrübem, aynı bankanın Hazine departmanında bir yıl kadar daha sürdü. 1992 yılında o zamanki ismi ChemicalBank olan, bugünün JPMorgan Chase Istanbul şubesinde yine Hazine departmanında üç yıl görev yaptıktan sonra, 1995 yılından, 2014 yılına kadar bir Alman Devlet bankası olan WestLB Istanbul şubesinde ve bu bankanın icra kurulu üyeliği ve Gelişen Piyasalar İcra Kurulu üyeliğinde bulundum. Banka, Alman kamu otoritesince alınan bir karar doğrultusunda 2014 yılında dünyadaki operasyonlarını başka kurumlara devrederken, Türkiye’deki operasyonlarını durdurdu. 2014 yılı Eylül ayında, finans piyasalarında masanın diğer tarafında, İstanbul Portföy Yönetimi AŞ’de çalışmaya başladım.
Türk yatırımcılarının risk/getiri profilleri, şirketleri genel olarak daha muhafazakâr stratejiler oluşturmaya yöneltiyor. Özellikle enflasyonun yüksek seyri ve mevduatın halen tasarruf sahibi açısından en tercih edilen yatırım alanı olarak görülmesi, portföy yönetim şirketlerini, mevduat getirilerini geçebilen çok oynak olmayan portföyler oluşturmaya yöneltmiştir. Şirketimiz de, yatırımcının yatırım ufkunun kısa vadeli olmasından dolayı, özellikle yatırım fonu piyasasında, verim eğrisinin kısa tarafında istikrarlı bir şekilde sıralamalarda üst sıralarda yer alan fonları sunmuş ve yatırımcıların dikkatini çekmeyi başarmıştır. Hali hazırda 30-35 kadar finans kurumu aracılığı ile fonlarımızı taşıyan yatırımcı kitlesine sahibiz.
Risk/getiri yelpazesinin, kısa tarafındaki istikrarlı getiri ile yatırımcıları, risk/getiri skalasında daha ileri safhalardaki, değişken, yabancı borçlanma araçları, hisse senedi yoğun fonlarımıza ve nitelikli yatırımcıları da serbest fonlarımıza yatırım yapmaya davet ediyoruz.
Farklı stratejilere sahip, hem TL hem de döviz bazında getiri hedefleyen serbest fonlarımız ile yatırımcılarımıza alternatifler sunmayı başarıyoruz.
2012 yılında yapılan revizyonlar ve yeni tebliğler ile Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Türk Portföy Yönetimi sektörüne çok sağlam ve çağdaş bir altyapı kazandırmıştır. Yatırımcıların, bu yeni düzenlemeler ışığında, birikimlerini, güven içinde portföy yöneticilerine emanet edebilmelerinin kapısı sonuna kadar açılmıştır.
Türkiye’de SPK kayıtlarına göre lisans sahibi olan 45 kadar portföy yönetim şirketi bulunmakta. Finans piyasalarının diğer segmentlerinde, factoring, leasing gibi bankalar, büyük sermayedar olarak iştirakleri olan porföy yönetim şirketleri ile bu segmenti de domine etmektedir. 136 milyar TL büyüklüğe ulaşmış olan yönetilen fon/portföy büyüklüğünün 122 milyar TL’si, banka iştiraki olan 16 adet Portföy yönetim şirketi tarafından yönetilmektedir. Bunun içinde, BES fonları da bulunmaktadır.
Kalan 14 milyar TL’lik kısım ise, 30 adet portföy yönetim şirketi tarafından yönetilmektedir. Biri İstanbul Portföy olmak üzere, sektörün lider iki firması bu rakamın 5 milyar TL’lik kısmını yönetmektedir. Kalan diğer şirketler ortalama 325 milyon portföy büyüklüğü yönetmektedir. Bu, bağımsız portföy yönetim şirketleri için ciddi bir ölçek sorunu yaratmaktadır. Son tahlilde, finans sektörü ölçek üzerinden kazançların sağlandığı bir sektör. Hem şirketler ölçeklerinin verdiği kaldıraç ile daha iyi oranlar, daha iyi anlaşmalar sağlayabilme avantajı elde edebilmekte, bu da yatırımcılara kazanç olarak geri dönmektedir.
Rekabetin çok sert olması ve yatırımcıların, henüz sektörü çok tanımıyor olmaları, özellikle Sermaye piyasalarındaki yatırımcı sayısının çok düşük olması, yatırımcıya performans sunulabilen ürünlerin hacimlerinin düşük kalmasına neden olmakta. Sektörün, ağırlıklı olarak yatırım tercihlerinde mevduat benzeri sabit getirili, reel kazançların düşük olduğu yatırım ürünlerinde yoğunlaşması, yatırımcının uzun vadede getirisinin düşük kalmasına yol açıyor. Bu da çift taraflı keskin bıçak misali, hem yatırımcı için hem de portföy yöneticileri için düşük kazanç manasına geliyor.
Şirketimizin tamamen bağımsız olması, herhangi bir banka, holding, aracı kurum ile bağlantısı olmaması, yatırımcılarımızın kazançlarının önde tutulması amacına hizmet eden önemli bir farklılık yaratmaktadır.
Sağlığımız için doktorlara, hukuki konularda avukatlara, başvurduğumuz gibi, bindir emekle yarattığımız sermayemizin de konunun uzmanları tarafından yönetilmesi için profesyonel bir hizmetten yararlanmak doğru bir seçimdir diye düşünüyorum.
Yatırımcılar giderek karmaşıklaşan finansal piyasalarda, risk yönetimi, araştırma ve yetkin personel ile tek hedefleri getiri yaratmaya odaklı, tamamen yatırımcılarla beraber yatırımcıların risk/getiri profiline göre modellenmiş bu profesyonel hizmetten yararlanma fırsatını değerlendirmelidirler diye düşünüyorum.
Risk, yatırım araçlarının fiyatlarındaki oynaklıklarının yüksek olmasının bir fonksiyonudur. Bu nedenle riskli portföylerde, oynaklığı yüksek kaldıraçlı ürünler, hisse senetleri yer alırken, daha az riskli portföylerde, bu ürünlerin ağırlıkları giderek azaltılır ve en az riskli portföylerde, mevduat, repo ve kısa vadeli faizli enstrümanlar yer alır.
Hedefimiz ilk aşamada 5 milyar TL lik bir portföy büyüklüğüne ulaşmaktır.
BES fonu da kurduk. BES sektöründe bir farklılık yaratacağımıza inanıyoruz.
Mümkün olan en düşük maliyetlerle işlemleri yapmayı amaçlıyoruz.
Yatırımcımıza kazandırdıkça, şirket ve fon/portöy yöneticilerimiz de bu kazancın bir türevi şeklinde kazançlarını arttırmaktadır.
Sporcular ve sanatcılara yönelik olarak da, aktif hayatlarını tamamladıktan sonra kendilerine anlamlı bir getiri sağlayabilecek bir finansal planlama yapıyoruz.
Her yatırımcı grubuna yönelik fon seçeneklerimiz bulunmaktadır.
İstanbul Portföy’ü diğer şirketlerden ayıran en büyük özelliğimiz, yatırımcı, fon/portföy yöneticisi ve şirketin menfaatlerinin tamamen paralel olması üzerine şekillendirilmiş bir yapısı olmasıdır. İşlemleri gerçekleştirirken mümkün olan en düşük maliyetlerle işlemleri yapmayı amaçlıyoruz. Böylelikle yatırımcılarımızın üstlendikleri maliyetleri düşük tutmaya, getirilerine pozitif bir katkı yapmaya gayret ediyoruz. Yatırımcımıza kazandırdıkça, şirket ve fon/portföy yöneticilerimiz de bu kazancın bir türevi şeklinde kazançlarını arttırmaktadır.
Portföy büyüklüğümüz 2 milyar TL’nin üzerinde. Hedefimiz ilk aşamada 5 milyar TL’lik bir portföy büyüklüğüne ulaşmak. Bu hedefe ulaşmada, BES tebliğindeki değişikliklerin de bize yardımcı olacağına inanıyoruz. Özellikle bu konuda bir BES kurucusu ile yaptığımız bir anlaşma ile, şirketimizin pazarlamasını ve fon portföy yönetimini yaptığı bir BES fonu da kurduk. Hali hazırda, yönetmekte olduğumuz iki özel sektör firmasının grup emeklilik yatırım fonlarına ek olarak geliştirdiğimiz bu proje ile BES sektöründe bir farklılık yaratacağımıza inanıyoruz.
Her yatırımcı grubuna yönelik fon seçeneklerimiz bulunmaktadır. En muhafazakâr ve kısa vadeye odaklı yatırımcılarımıza yönelik her ay sıralamalarda en üstlerde bulunan para piyasası ve kısa vadeli borçlanma araçları fonlarımızı sunarken, dövize yatırım yapmak isteyen yatırımcı grubuna, gelişen piyasalar borçlanma araçları fonumuzu önerebiliyoruz. Risk profile yükseldikçe, nitelikli yatırımcı grubuna, yurt içi ve yurt dışı piyasalara yatırım yapabilen, kaldıraçlı ürünler taşıyan fonlarımızı sunabiliyoruz. Daha fazla risk almak isteyen, nitelikli yatırımcı grubuna, Girişim Sermayesi Yatırım Fonumuzu da sunabileceğiz.
Sporcular ve sanatçılara yönelik olarak da, aktif hayatlarını tamamladıktan sonraki dönemde kendilerine anlamlı bir getiri sağlayabilecek bir finansal planlama yapıyoruz.
Yılın ikinci yarısında, FED, AMB, BOJ ve BOE’nin alacağı faiz ve likidite yönetimi kararlarının etkilerini görebiliriz .
2017 yılının ilk yarısını iki ayrı devre olarak görmek lazım. Referanduma kadar olan süreç ile referandum sonrası süreç birbirinden tamamen farklılaşıyor. Faizler tarafında göreceli olarak stabil ve dar alanda geçen altı aya rağmen, döviz ve borsa, performansın öne çıktığı iki alan olarak göze batıyor. Hisse senetlerinde, genel bir GOÜ’ye giriş trendi, BIST100’ün de +40% civarında bir getiri sağlamasına yardımcı oldu. Türk hisse senetlerinin uzun süredir düşük fiyatlarda seyretmesi, düşük F/K ve bankacılık özelindeki cazip sermaye getiri oranları, referandum sonrası seçim beklentilerinin ileri atılması ile yatırımcıyı cezbetti. Şu anda BIST100, genel olarak olumlu bir seyir bekliyor olmamıza rağmen, bizim de beklentilerimizin üzerinde bir seviyeye ulaştı.
Yılın ikinci yarısında, FED, AMB, BOJ ve BOE’nin alacağı faiz ve likidite yönetimi kararlarının etkilerini görebiliriz diye düşünüyorum. Halen piyasalarda önemli bir merkez bankası aksiyonu fiyatlanmıyor. Bunun esas nedeni de ABD ekonomik verilerinin FED’in elini zayıflatacak şekilde geliyor olması. Piyasalarda, giderek artan bir risk alma iştahı görüyoruz. Düşük büyüme, düşük enflasyon, toleranslı merkez bankaları senaryosu bir sure daha devam edebilir diye düşünüyorum. Bu da borsalara, yeni zirveler yaptırabilir.
Devlet tahvillerinde 50-75 bp kadar gerileme yaşanabilir.
Mevduatlarda 50-75bp kadar gerileme olabilir
Sepet kurun, yavaş da olsa yılsonuna yaklaşırken, yukarı doğru meyletmesini ve 3,90-4,00 civarına kadar yükselme olasılığını yüksek görüyoruz.
Türkiye özelinde devletin teşvik edici politikalarının devamını, bunun da kısa vadede olumlu havanın sürmesine yardımcı olacağını düşünüyoruz.
Düşük büyüme, düşük enflasyon, toleranslı merkez bankaları senaryosu bir sure daha devam edebilir. Bu da borsalara, yeni zirveler yaptırabilir.
Faizlerde, birkaç aylık bir süre içinde enflasyon oranlarındaki gevşemeye bağlı olarak, mevduatlarda 50-75bp kadar gerileme olabilir. Devlet tahvillerinde 50-75 bp kadar gerileme yaşanabilir. Sepet kurda ise, cari açığın düşmüyor olması nedeniyle, ciddi bir gerileme beklemiyoruz. Hali hazırda 3,80 civarında seyreden sepet kurun, yavaş da olsa yılsonuna yaklaşırken, yukarı doğru meyletmesini ve 3,90-4,00 civarına kadar yükselme olasılığını yüksek görüyoruz. Türkiye özelinde devletin teşvik edici politikalarının devamını, bunun da kısa vadede olumlu havanın sürmesine yardımcı olacağını düşünüyoruz.
Ancak sonbaharla beraber, FED, AMB’den gelebilecek genişlemeci para politikalarından ayırılma uygulamaları, son çeyrekte resmi değiştirme ihtimali olan gelişmelerdir.
BES pazarı, uzun vadeli birikimler için kesinlikle en akıllıca yatırım yöntemlerinden birisi. Özellikle yüzde 25 devlet katkısının olması çok önemli bir teşvik. Yatırımcıların bu avantajı kullanması gerekir. BES tanımı gereği çok uzun vadeli bir yatırım aracı. Bu karaktere uygun olarak yatırım tercihlerinin seçilmesi gerekir. Küçük birikimlere alınamayacak mevduat oranları, sağlanamayacak getirileri, ölçek nedeniyle ulaşılabilen BES’lerde, 10 yılda çok ciddi bir büyüme bekliyoruz. Özellikle rekabete açılan bu sektörde, yatırımcıların memnuniyeti arttıkça, sektöre ilgi artacak ve yeni katılımcılarla büyüme hızlanacaktır.
Otomatik katılım emeklilik sisteminde üçüncü bir ayak olarak planlandı ve uygulamaya girdi. Temel olarak çok güzel bir sistem ve orta ve uzun vadede, hem bireysel yatırımcıların birikimlerinin artmasını hem de kurumsal yatırımcı olan fonların büyümesini sağlayacaktır. Küçük birikimlerin, uzun zaman içinde belli bir düzen dahilinde bu fonlarda değerlendirilmesi, yıllık 1-2 civarında küçük bir reel getiri sağlandığında, 20 yıllık bir sürede çok ciddi birikimlerin oluşmasına ve tasarruf oranlarının artmasına, dolaylı da olsa, bireysel yatırımcıların sermaye piyasası ürünlerine yatırım yapmasına yardımcı olacaktır. Başlangıçta cayma oranlarının yüksek olması, cesaret kırıcı olsa bile, düzenleyici birimlerin yeni bir hamle ve tanıtım programları ile sistemi güçlendireceğine inanıyoruz.
Yılın ikinci yarısı, portföy yönetim şirketleri açısından ilk yarısına oranla daha zorlu geçebilir. Zira yukarıda da bahsettiğim gibi, gelişmiş ülke merkez bankalarının genişlemeci para politikalarından çıkışlarının başlaması ile ucuz paranın vermiş olduğu rahatlık kısmen de olsa azalmaya ve sermaye daha seçici olmaya başlayacak. 2017 yılında dünya genelinde görülen yüksek sermaye kazançlarının, yerini kar realizasyonlarına bırakmaya başlaması olasılık dahilinde. Türkiye özelinde de, bütçe açıkları, faiz dışı açık yükselme eğiliminde olduğundan, piyasalarımızın bu seçicilikten zarar görmesi muhtemel.